Eğitim politikamız

mini kampüs kreş ve anaokulu çocuklar için ne varsa

Dünyada en çok bilinen ve bir çok ülkede uygulanan Montessori, Reggio Emilia, Waldorf, High Scope, Scamper ve Stem gibi eğitim metodlarını "Oyun Temelli Eğitim" metoduyla birleştirerek kullanmaktayız.

Peki neden bu eğitim modellerinin biri değilde hepsinden yararlanıyoruz? Sayfamızda açıklaması bulunan bu metodlar 2-6 yaş arasındaki çocuklarımız için mükemmel içeriklere sahip olup, alanında uzman bir çok bilim insanı tarafından üzerinde araştırmalar yapılmış ve tavsiye edilmiştir. Ayrıca Finlandiya, Norveç, ABD, Almanya, İngiltere, İtalya gibi bir çok ülke bu eğitim metodlarını okullarda uygulamaktadır. Bu nedenle Okulumuz da bu eğitim metodlarını benimseyerek faydalanmakta ve uygulamaktadır.

Çocuklarımızın dünyaları (özellikle 2-6 yaş) bir kalıba sokulamayacak kadar büyüktür. Bu nedenle sadece bir görüşe sığdırılmamalı, sadece bir eğitim modeli benimsenmemelidir. Bu eğitim modelleri farklı zamanlarda, farklı topraklarda ve farklı kültürlerde ortaya çıkmıştır. Ayrıca her çocuğun ilgisi, algısı, dikkat süresi, yaşadığı çevresi, kültürü, vb. farklıdır. Önemli olan uygulanacak programın hedef grup çocuklarının gelişim düzeylerini, ihtiyaçlarını ve yaşanılan çevre özelliklerini temel almasıdır.Yani "Her Çocuk Özeldir" bu noktada bizler, bu farklılıkları doğru tespit ederek ona göre bir eğitim metodu, etkinlik ve öğretme yöntemi uygulamaktayız.

İşte bu nedenle bir eğitim modelinden ziyade çocuklarımıza en uygun ve en faydalı olan çoklu eğitim modelini “Oyun Temelli Eğitim Modeli” ile birleştirerek kulanmaktayız. Mini Kampüsümüz tüm dünyadaki gelişmeleri yakından takip etmekte ve çocuklarımıza her an daha iyisini sunmayı hedeflemektedir.

NEDEN OYUN TEMELLi EĞiTiM MODELi?

mini kampüs kreş ve anaokulu çocuklar için ne varsa

İnsan hayatın da “CE” oyunuyla başlayan oyun yaşam boyu farklı şekillerde devam eder. Özellikle 0-6 yaş arasındaki çocukların dünyası oyundur. Matematik, İngilizce, Değerler eğitimi, Pozitif bilimler vb. çocuklarımıza ne öğretirsek öğretelim, ne sunarsak sunalım bunu oyunlaştırarak yapmamız gerekir. Çünkü hiç bir çocuk oyun oynarken sıkılmaz, eğitimden soyutlanmaz, bilakis yeniliklere açık olup fazlasını ister ve en önemlisi de öğrenirken mutlu olur. Yeter ki doğru yöntem ve doğru yaklaşımlar uygulansın.

"Mutlu Çocuk" prensibimizle çocuklarımız için öncelikli amacımız okulumuzda çocuklarımızın mutlu olmasıdır. Mutlu olmayan bir çocuk hangi yöntem veya yaklaşım uygulanırsa uygulansın başarılı olamaz. Çünkü mutlu olmayan çocuk okula gelmek istemeyebilir, öğretmenini dinlemeyebilir ve hiçbir şey öğrenmek istemeyebilir, yani baştan kayıptır.

Peki çocuk nasıl mutlu olur? Çocuklarımızın mutlu olması için pek çok şey vardır, ancak en önemlisi oyundur. Çocuklarla oyun oynarsanız, kendini değerli hisseder, karşısındakini sever, dinler, karşısındakine saygı duyar ve mutlu olur. Böylelikle öğrenme aşamasının en önemli ve ilk basamağı tamamlanmış olur.

İşte bu nedenle yukarıda bahsettiğimiz eğitim modellerini Oyun Temelli Eğitim Modeliyle birleştirerek kullanıyoruz ve "Oyna, Eğlen, Öğren" prensibiyle, yaparak-yaşayarak öğrenme yaklaşımıyla öğrenci merkezli, öğrenciye değer veren bir sistemi benimsiyoruz.

montessori eğitim modeli

mini kampüs kreş ve anaokulu çocuklar için ne varsa

Montessori, çocuğun bireysel becerileri ve ilgi alanlarına uygun olacak şekilde, her çocuğun farklı öğrenme hızına sahip olduğunu kabul eden, özgür eğitim bilimidir. İsmini ise yöntemin geliştiricisi olan İtalya’nın ilk kadın doktoru, Pedagog Maria Montessori’den almaktadır. 1899’da Roma’da zeka geriliği olan tüm çocukların yollandığı yeni orthophrenic okulunda yöneticiliği sırasında zihinsel eksikliğin sıklıkla pedagojik bir problem olduğuna hüküm verir.

Zihinsel engellilerin eğitimi konusunda aradığı bilgileri Itard ve Séguin’in çalışmalarında bulur ve bu yöntemleri temel alarak kendi yöntemini geliştirir. Eğittiği bir grup engelli çocuk devlet yeterlilik sınavlarında normallere yakın bir başarı gösterir. Herkes bu başarıdan dolayı mutludur, ancak Dr. Montessori bundan o kadar etkilenir ki zekâ seviyeleri normal olan sağlıklı  çocukların nasıl olup da engelli çocuklarla karıştırılacak kadar istikrarsız olabileceklerini anlamaya çalışır.

Maria Montessori 1907 yılında ilk çocukevi “Casa dei Banbini”de engelli olmayan çocuklarla çalışmalarında yaptığı gözlemlerde çocukların nelerden hoşlandıklarını ve nelerden hoşlanmadıklarını saptar.

Maria Montessori çocukların;

  • Ödüllerden, cezalardan, yetişkin tarafından programlanmış eğitimden, oyuncaklardan, şekerlemelerden ,öğretmen masasından, toplu derslerden hoşlanmadıklarını,
  • Özgür seçimden, hatalarını kendilerinin denetiminden, hareket etmekten, sessizlikten, sosyal ilişkilerini kendileri tarafından kurulmasından, çevrenin düzenli ve temiz olmasından, özgür faaliyete dayalı bir disiplinden, kitapsız okuma ve yazmadan, alıştırmaların tekrarından, hoşlandıklarını gözlemledi.
  • Eğitim sistemini çocuktan yola çıkarak kurdu. Bu, başka eğitim sistemleriyle karşılaştırıldığında çocuklara sağlanan olanaklar sayesinde, kendi seçimlerinin eğitimcinin onları isteklendirmesinin yerine geçtiği kendi eylemleri sonucu hataların denetlenebildiği bir eğitim sistemidir.
  • Montessori eğitimi temelde kişiliğin oluşumu üzerinde durmaktadır. Maria Montessori bunu açıkça şu şekilde ifade etmektedir: “Eğitimde metot değil, insan kişiliği göz önüne alınmalıdır.”
  • Çocuk, özeldir, tektir.
  • Kendine has bir varlıktır.
  • Çocuk etrafındaki maddesel dünyayı absorbe eder, gelecekte yetiştireceği kişi modelini biçimlendirir.
  • “Çocuk, insanların mimarıdır.” Bu mimarlar farkında olmadan içlerindeki inşa planına uyarak kendi ritimleri doğrultusunda kendilerini geliştirmeye çalışırlar.
  • Bu gelişime yetişkinler etki edemezler çünkü onlar inşa planını bilmemektedirler. Ancak, bir yetişkinin zamansız müdahalesi ya bu inşa planını tahrip edebilir ya da yanlış bir yöne yönlendirebilir.
  • Montessori Eğitiminin temel taşlarından birisi hazırlanmış çevredir. Çocuklar hazırlanmış çevredeki Montessori materyallerinden, bireysel ilgi ve eğilimine göre bağımsız olarak seçim yaparlar.
  • Montessori Eğitiminde çocuklar, istedikleri materyalle, istedikleri zaman, istedikleri yerde calışırlar.
  • Çocuklara istedikleri kadar tekrar etme imkanı sunulur. Erken öğrenen yeni bir çalışmaya geçebilecektir, çünkü öğrenmede herkesin farklı bir ritmi vardır.
  • Materyallerdeki hata kontrolü çocuğun kendi hatasını bulmasıyla gerçekleşir. Başka birinden uyarıya, onaya ve düzeltmeye gerek kalmaz. Kendi kendisini düzeltmesine olanak sağlar. Böylece yetişkinden bağımsızlaşmak doğal olarak gerçekleşir.
Montessori eğitiminde çocuklar, istedikleri materyalle, istedikleri zaman, istedikleri yerde calışırlar. Dolayısıyla Montessori yönteminin özü, çocuğa önceden hazırlanmış bir çevrede kendi kendini geliştirebileceği şekilde hareket ve faaliyet özgürlüğü tanımayı amaçlayan, kendi kendine oluşan ve gelişen bir yöntem ve sistem anlayışıdır.

Öğretmenin Rolü;
Eğitimcinin görevi çevreyi hazırlamak ve kontrol etmektir. Materyalin öğrencilere cazip gelmesi için düzenli ve temiz tutulmuş olması şarttır. Bir diğer görevi ise çocukları dikkatlice gözlemlemesidir. Eğitimcinin organizatör ve yönetici görevinin yanı sıra bireye yardım etme ve yanında olma gibi görevleri de vardır.

Eğer bir öğrencinin davranışı diğer öğrencileri rahatsız ediyorsa eğitimci rahatsız edici o aktiviteye son vermelidir. Eğer bir çocuk yaptığı bir uğraşın içine derinlemesine daldıysa eğitimci yapacağı bir övgü olsa bile onu rahatsız etmemelidir. Yardım materyalin sunum aşamasında ve işin de giriş aşamasında sunulabilir.

Bunlara ilaveten Montessori çevrenin etkisini şu şekilde tarif ediyor; “Yaşamın görüntüsü için düzenlenmiş etken; o destek vererek veya engel koyarak bir etkiye sahiptir, fakat üretken değildir.” Yine de eğitici çevrenin en uygun şekilde düzenlenmesiyle ve buna uygun materyallerin hazır hale getirilmesiyle bireyin inşa planının içinde bulunan gelişim aşamalarına destek olabilir. Burada tabi ki Montessori tarafından belirtilen araçların ve şekillerin düzeni, iç düzenin kurulmasında önemli bir unsurdur.

Dolayısıyla Montessori yönteminin özü, çocuğa önceden hazırlanmış bir çevrede kendi kendini geliştirebileceği şekilde hareket ve faaliyet özgürlüğü tanımayı amaçlayan, kendi kendine oluşan ve gelişen bir yöntem ve sistem anlayışıdır. Montessori’nin özgürlük ilkesinin en kısa ve en veciz ifadesi ise, “çocuklara önceden hazırlanmış bir çevrede özgürlük tanımak”tır.

Montessori Eğitimi çocuğa ne kazandırır?
  • Çocuk, kendi bireysel beceri ve ilgi alanında kendi hızıyla gelişir.
  • Dikkatini yoğunlaştırmayı öğrenir.
  • Çalışma isteğini ve zevkini geliştirir.
  • Üretken olur.
  • Toplumsal bir varlık olur.
  • Kaygılarını en doğru şekilde nasıl dışa vurabileceğini öğrenir.
  • Özgüvenini ve sorumluluk duygusunu geliştirir.
  • Disiplini içselleştirir.
  • Bir problemi nasıl tanımlayacağını ve onu çözmek için nasıl çalışılacağını öğrenir.
  • Kendisine ve başkalarına karşı saygı duyar.

Kaynaklar: Roopnarine, J. L., & Johnson, J. E. (2005). Approaches to early childhood education. (4th edition) Upper Saddle River, NJ: Pearson Merrill/Prentice Hall.

waldorf eğitim modeli

mini kampüs kreş ve anaokulu çocuklar için ne varsa

Waldorf eğitim yaklaşımı 1919 yılında Rudolf Steiner tarafından geliştirilmiş ve 1. Dünya Savaşı sonrasında Almanya’da ortaya çıkmış bir eğitim felsefesidir. Waldorf yaklaşımı eğitimi bir sanata dönüştürmeyi amaç edinen bütüncül bir yaklaşımdır. Çocukların sosyal, duygusal, ruhsal, ahlaki, fiziksel ve zihinsel açılardan dengeli bir biçimde ve çok yönlü olarak gelişebilmesini amaçlar.

Çocukların bireyselliğini, özgüvenlerini ve bütünlüğünü desteklemeye ayrıca önem verilir. Çocukların sanat, müzik, hareket ile öğrendikleri; keşfederek, deneyimleyerek yaşantılarını zenginleştirdikleri düşünülür. Çocukların birbiriyle rekabet etmektense birbirlerine saygı duyarak, yardımlaşarak toplumsal aidiyet duygusu edinmeleri teşvik edilir.

Steiner’a göre her çocuğun bir potensiyeli vardır ve bu potensiyel uygun koşullar sağlandığında ortaya çıkar. Bunun için acele ettirmeye gerek yoktur. Steiner bunu bahçıvanın bir çiçeğin açmasını beklemesine benzetir. Bir başka deyişle öğrenmenin tohumları eğer verimli topraklara ekilirse zengin bir hasat dönemi sürpriz olmayacaktır. Waldorf yaklaşımı çocuğun sağlam bir öğrenme sevgisi oluşturmasının gelecekte ihtiyacı olan akademik becerileri geliştirebilmesinin bir ön koşulu sayar.

Waldorf Eğitim Sistemi’nde Sınıf Ortamı
Sınıf ortamı çocukların duyularının estetik ve düzen içerisinde geliştirilmesine yardımcı olacak şekilde düzenlenir. Steiner’a göre çocuklar çevrelerine karşı son derece duyarlıdır ve tüm duyu organlarını kullanarak çevreleri hakkında bilgi edinirler. Bu nedenle sınıftaki duvarların, mobilyaların ve malzemelerin renkleri oldukça önemlidir. Sade, ve göz  yormayan açık renkler tercih edilir. Doğal ve sağlam malzemelerden yapılmış mobilyalar kullanılır.

Sınıftaki oyuncaklar çok farklı amaçlar için kullanılabilecek nitelikte olduğundan çocukların hayali oyunlarını teşvik edici özelliktedir. Çocuklar oyunları sayesinde farklı roller üstlenir, sosyal ilişkiler kurar ve öğrendiklerini uygulama fırsatı bulurlar. Sınıfta doğayı tanıma ve doğayla birlik olma amacıyla doğal malzemelere yer verilir (sukabağı, kozalak, dallar, çakıl taşları vb.).

Çocukların taklit yeteneklerini geliştirmek ve de sorumluluk almalarına yardımcı olmak amacıyla sınıf içinde bazı görevler almaları sağlanır; örneğin tamir yapma, atıştırmalık hazırlama, masaları temizleme, çiçeklerin bakımını üstlenme gibi. Bu görevleri yerine getirirken çocuklar öğretmen tarafından asla zorlanmaz, kendi seçimleri doğrultusunda sınıf içinde iş bölümüne katılmalarına fırsat verilir.

Waldorf anasınıfları ev ortamının bir uzantısı gibi görülür. Steiner’in teorisine dayanarak, yedi yaşından önce akademik öğretim çocuklar için uygun değildir. Zengin uyaranlarla dolu bir sınıf ortamı çocukların öğrenmelerini destekler. Örneğin, öğretmen hikayeler, şiirler, şarkılar aracılığıyla çocukların dil gelişimlerinin desteklenmesine yardımcı olur.

Hayali oyunlar aracılığıyla çocukların matematik becerileri geliştirilir. Her programda olduğu gibi sanat, müzik, drama ve fen aktivitelerine de yer verilir. Tüm bunlar zorlama ya da öğretmenden çocuğa giden bir bilgi aktarımı şeklinde gerçekleşmez; doğal yollardan çocukların bu becerileri kazanmaları sağlanır.

Waldorf anasınıflarında çocukların en önce çocuk olmaları beklenir. Bu özelliği ile günümüzün gerçeği ile çelişebilir. Günümüzde çocuklar akademik başarı hırsıyla yarış içine sokulup çocukluklarını yaşamaktan mahrum bırakılabiliyorlar. Waldorf yaklaşımı çocukların gelişimsel açıdan bulunduğu noktaya saygı gösterir ve herşey için doğru bir zamanın olduğuna inanır. Örneğin, Waldorf sınıflarında eğitim alan bir öğrenci okumayı üçüncü ya da dördüncü sınıfta öğrenir ki yaşıtlarına göre daha geç olarak algılanabilir. Oysa Waldorf yaklaşımında önemli olan okumanın ne kadar hızlı öğrenildiğinden çok çocuğun kendini okuma deneyimine her açıdan hazır hissetmesidir.

Waldorf Eğitim Sistemi’nde Öğretmenin rolü
Öğretmenler çocukların her birinin farklı birer birey olduklarını kabul eder. Erken çocukluk döneminin hayati öneminin farkındadır ve bu dönemin acele getirilmeyeceğini bilir. Çünkü bu döneme gelecek dönemler için sağlam bir temel oluşturacağından hassasiyet gösterilmelidir.

Waldorf öğretmenleri şu üç duyguyu benimserler: Saygı, heves ve emniyet. Çocuklar hayatlarının ilk yedi yılında çevrelerinde olup bitenlerle oldukça ilgili olduğundan öğretmen uygun uyaranları çocuğa sağlamakla yükümlüdür. Öğretmen çocuğa saygı ile yaklaşmalı, kendi hızında öğrenmesine izin vermeli, asıl önemli olanın gelişimin hızından çok kalitesi olduğu fikrini benimsemelidir.

Steiner’a göre herkes öğretmen olamaz; öğretmen olmayı seçen kişi ise bu rolünü hevesle yerine getirmeli ve kendini buna adamalıdır. Öğretmenin bu hevesli ve kendini adamış hali çocuklar tarafından da fark edilecektir. Öğretmenin bir diğer görevi de çocukların fiziksel, duygusal, sosyal ve psikolojik sağlığını korumaktır. Öğretmen çocuklara stresten uzak, rahatlatıcı, çocukların öğrenmelerini destekleyici bir ortam sunar. Çocukların deneyimleyerek, yaşayarak öğrenmelerini destekleyecek imkanlar sunar.

Waldorf Eğitim Sistemi’nde Aile katılımı
Waldorf yaklaşımı aile katılımı ve desteğinin çocukların başarısı için şart olduğu görüşünü savunur. Çocukların iyiliği için öğretmenler ailenin, aile de öğretmenin desteğini almalıdır. Waldorf okullarında aileler Waldorf yaklaşımının özelliklerini öğrenmeleri için teşvik edilir, okula davet edilir, kaynaşmayı sağlayıcı etkinlikler düzenlenir.

Öğretmenler ailelerle işbirliği kurmanın her yolunu dener; çocuğun gelişimi sürecinde sorumlulukları paylaşır, ev ile okul arasında tutarlılığı sağlamaya uğraşır. Düzenli olarak aile eğitimleri ve karşılıklı bilgi paylaşımı yapılır. Ailelere evde çocuklarının gelişimini ve öğrenmesini destekleyebileceği araçlar ve yöntemler öğretilir. Bu sayede çocukların gerçek potansiyellerini ortaya çıkarabilecekleri ortamların süreklilik kazanması sağlanır.

Kaynakça: Roopnarine, J. L., & Johnson, J. E. (2005). Approaches to early childhood education. (4th edition) Upper Saddle River, NJ: Pearson Merrill/Prentice Hall. Steiner Waldorf: http://www.steinerwaldorf.org.uk/

high/scope eğitim modeli

mini kampüs kreş ve anaokulu çocuklar için ne varsa

Aktif öğrenmeyi esas alan highscope sistemi; planlama – uygulama – değerlendirme süreçlerinden oluşmaktadır. Bu süreçte çocuklar ilgi alanlarını kendileri belirleyerek kişisel gelişimlerini desteklemektedirler.

“Nesneleri tanıyabilmek için, kişi onlarla uğraşmalı, onlarda değişiklik yapmalı, yerini değiştirmeli, birleştirmeli, ayırmalı,tekrar birleştirmelidir. Bilgi, kişinin nesnelerle olan ilişkilerinden doğar” – Jean PIAGET

High/Scope Eğitim Yaklaşımı, 1962 yılında ABD’de David P. Weikart ve meslektaşları tarafından geliştirilen ve bugün dünyanın bir çok ülkesinde uygulanmakta olan bir okul öncesi eğitim yaklaşımıdır. Bu yaklaşımın oluşturulmasına Piaget’in kuramları rehberlik etmiştir.

Bu yaklaşımda çocukların en fazla kendi kendilerine planlayıp uyguladıkları etkinliklerden öğrendikleri anlayışı esastır. Bir diğer deyişle, High/Scope Programı erken çocukluk eğitiminde “etkin öğrenme” kavramını temel alır. Çocukların kendi tercihlerini yapmalarına, karar alma mekanizmalarının geliştirilmesine, sorumluluk almayı öğrenmelerine, öz disiplin ve yeteneklerinin geliştirilmesine destek verilir. Çocukların yaratıcı, girişken, sorgulayıcı, kendini rahatça ifade edebilen, başkalarının görüşlerine açık bireyler olarak yetişmeleri teşvik edilir. Bunun sonucunda da çocuğun dil gelişimi (dili kullanma becerisi-kendini ifade yeteneği-düşünme süreci vs) gelişir.

1. Etkin Öğrenme
Etkin öğrenme yaparak öğrenmedir. Çocuk (öğrenen) tarafından başlatılan ve devam ettirilen öğrenme sürecidir. “Etkin öğrenme” çocuğun yeni bir kavramı deneyimleri sonucu keşfetmesidir. Deneyim kazanırken duyularını aktif olarak kullanır- dokunur, tadar, bakar, dinler ve koklar. Böylelikle yeni materyal ya da durum hakkında kalıcı bilgiler edinir.

Çocuk, nesneleri ve kendi bedenini kullandıkça bunların kullanım ve özellikleriyle ilgili keşiflerde bulunur. Bu özellikler insanlarla, düşüncelerle ve olaylarla etkileşime girdikçe daha anlamlı hale gelir. Etkin öğrenme sayesinde çocuk kendi merakı doğrultusunda keşfederek yeni bilgiler üretir, problemlerini çözer.

Etkin Öğrenme beş ana noktadan oluşur:
• Malzeme; çocuğun çeşitli biçimlerde kullanabileceği çok amaçlı ve bol miktarda malzeme olmalıdır.
• Kullanma; çocuk nesneleri özgürce kullanmalıdır. Çocuklara araştırma ve deneme özgürlüğü verilmelidir.
• Seçim; ne yapacağına, nasıl yapacağına ve hangi malzemeleri kullanacağına çocuk karar vermelidir.
• Dil; çocuk yapmakta olduğu şeyi anlatmalıdır. Açık uçlu sorular (örn, bunu nasıl yaptın? Başka ne yapabilirsin, vb.) sorularak çocukların düşünerek cevap vermesi ve kendi sözcüklerini seçmesi sağlanmalıdır.
• Destek; yetişkinler ve akranlar çocuğun problem çözme ve yaratıcılık çabalarını görüp, teşvik etmelidir.
Öğretmen bir etkinlik planlarken bu beş noktayı da düşünmeli, etkinliği öyle planlamalıdır. 5 noktanın hepsinin olduğu bir etkinlik gerçekten aktif bir etkinlik olacaktır. Bunlardan herhangi birinin eksilmesi (materyal, kullanım, seçim, dil var ancak yetişkin desteği yok ise) öğrenmenin aktifliğini düşürecektir.Öğretmenler bu 5 unsuru bir kontrol listesi olarak kullanabilir ve etkinliklerini bu çerçevede planlayabilirler.

2. Öğretmenin Rolü
• Çocukların bütün duyularıyla etkin olarak araştırmalarına yardımcı olur. Birden çok biçimde kullanılabilecek malzemeler sağlar ve çocukların bu malzemeleri tüm duyularıyla keşfetmelerini teşvik eder.
• Öğretmen çocukları kendi kendilerine bir şeyler yapmaya teşvik eder. Onların yerine problem çözmez, çocukların çözüme gidebilecek seçenekleri düşünmelerine fırsat verir.
• Öğretmen çocukların malzemeleri dönüştürmelerine ve birbiriyle karıştırmalarına yardımcı olur. Yaptıkları şeyi anlatmalarını ister. Aynı malzemeyi değişik biçimlerde kullanarak ya da farklı biçimlerde kullanan kişileri işaret ederek çocuklara alternatif düşünmeye teşvik eder.
• Tutarlı bir günlük program uygular. Odadaki tüm nesnelerin ve etkinlik köşelerinin işaretli olmasını, çocukların bu etkinlik köşelerinin isimlerini ve malzemelerin yerlerini bilmesine yardımcı olur.
• Çocuklar bir gün içindeki olayların sırasını ve ne neden sonra ne geleceğini bilir Geziler, özel ziyaretler, sınıf içi olaylar sürpriz olmaz. Değişiklikler çok önceden çocuklara haber verilir.
• Her gün her çocuğun bir plan oluşturmasına, bu planı üstesinden gelebileceği parçalara ayırmasına, aşamalandırmasına ve plan için gerekli malzemeleri saptamasına yardımcı olur.
• Öğretmen, her çocuğun yapmakta olduğu şeyle ilgili olarak düşünmesine, gözlem yapmasına, akıl yürütmesine ve konuşmasına yardımcı olur. Her çocuğun kendini ifade etmesine fırsat tanır.
• Çocukların araç ve gereçlerin kullanımı konusunda beceri kazanmalarına yardımcı olur.
• Bedenlerini farklı biçimlerde kullanmalarını sağlayan faaliyet sunar (açık hava faaliyetlerini günlük programına dahil eder).
• Çocukların kendi ihtiyaçlarını kendilerinin karşılamasına yardımcı olur. Her faaliyetin bir kısmını kendi kendilerine
yapmalarını sağlar (örn, çocukların ayakkabılarını ve paltoların giymelerine yeterince zaman tanır; yiyeceklerin dağıtılması gibi işleri çocuklara verir).
• High/Scope programının günlük planı temizlik, küçük ve büyük grup faaliyetleri, planla-çalış-değerlendir sıralamasından oluşur.
Planlama Zamanı;
Planlama zamanında öğretmen ve çocuklar yerde veya masanın etrafında toplanıp her çocuğun çalışma zamanında neler yapmak istediğini ve nasıl yapacağını konuşurlar. Çocuklar çalışma zamanlarını nasıl değerlendireceklerine kendileri karar verirler. Öğretmen çocuğun yapmak istediği şeyi söylemeye veya göstermeye teşvik ederek ve işi kafasında daha iyi canlandırmasına, geliştirmesine yardım eder. Çocuklar plan yapmaya başlarken her zaman ne yapmak istediklerini bilemeyebilirler. Öğretmen çocuğun sınıf içindeki olanakları görmesine yardımcı olur, bazı durumlarda ise çocuğun ilgi alanlarına uygun plan seçenekleri sunar.

Çalışma Zamanı;
Çalışma zamanı çocukların planladıkları şeyleri uyguladıkları, oyun oynadıkları ve problemleri çözdükleri bir zaman dilimidir. Gerek bağımsız olarak gerekse diğer çocuk ve yetişkinlerle beraber çalışırken çocuklar bir amaca yönelik olarak ve dikkatlerini yoğunlaştırarak oyunlarını oynarlar, karşılaştıkları problemleri çözerler. Öğretmenin çalışma zamanı içindeki rolü, çocukların bilgiyi nasıl topladıklarını, arkadaşlarıyla nasıl ilişki kurduklarını ve karşılaştıkları problemlere nasıl çözüm bulduklarını gözlemlemektir. Sonrasında problem çözme konusunda çocukları teşvik etmek ve onlara yol göstermek amacıyla faaliyetlere katılır.

Toplanma Zamanı; 
Toplanma zamanında çocuklar çalışma zamanı sırasında kullandıkları oyuncak ve malzemeleri yerlerine koyar, tamamlanmamış projelerini ortadan kaldırırlar. Sınıf, çocukların kendi başlarına toparlayabilecekleri biçimde düzenlenmiş olmalıdır. Malzemelerin tümü çocukların erişebileceği açık raflara yerleştirilmiş ve tüm malzemeler etiketlenmiş olmalıdır. Burada amaç çocuğun yaşadığı çevrenin sorumluluğunu ve düzenini korumasını üstlenmesidir.

  Hatırlama Zamanı;
Hatırlama zamanı, planla-çalış-değerlendir çevriminin son evresidir. Her çocuğun çalışma zamanı içinde yaptıklarını çeşitli yollar ile anlatması, göstermesi veya temsil etmesini içerir. Çocuklar yaptıklarının resmini çizebilir, yaptıklarını şarkı, pandomim ile anlatabilirler. Özellikle küçük gruplarda yapılan hatırlama zamanlarında çocuklar birbirlerinin yaptıkları ve değişik ifade yolları hakkında fikir edinme fırsatı bulurlar ki bu sayede bir sonraki seferde kendileri için yeni planlar oluşturabilirler. Hatırlama zamanı sayesinde çocuklar planlama, çalışma ve hatırlama zamanları arasındaki ilişkiyi kurar ve kendi hareketlerinden sorumlu olmayı öğrenirler.

Küçük Grup Zamanı 
High/Scope yaklaşımındaki küçük grup zamanları çocukların ihtiyaçlarına, yeteneklerine ve ilgilerine göre yönlendirilir, kesin ve belirlenmiş bir ders programı izlemez. Küçük grup zamanında aynı küçük çocuk grubu her gün aynı yetişkinle buluşur. Çocuklara kullanacakları malzemeler verilir, bunları nasıl kullanacakları hakkında seçimler yaparlar ve ne yaptıkları hakkında gerek birbirleriyle gerekse başlarındaki yetişkinle sohbet ederler.

Büyük Grup Zamanı; 
Tüm çocuklar, bir yetişkinle birlikte oyun oynamak, şarkı, tekerleme söylemek, dans etmek, müzik aleti çalmak, özel bir olayı veya konuyu konuşmak için bir araya gelirler. Bu zamanda çocuklar büyük bir grubun parçası olmayı, fikir dinleyip yeni fikirler önermeyi, sıra beklemeyi ve paylaşmayı öğrenir. Çocuk grup içinde bazen bir lider bazen bir izleyici olunabileceğini keşfeder. Büyük grup zamanı ayrıca öğretmenin çocuklara bir mesaj verebileceği önemli bir olayı aktardığı, sınıfa gelen yeni bir şeyi tanıttığı bir zaman olarak da değerlendirilebilir.

Açık Hava Faaliyetleri Zamanı (Bahçe Zamanı);
Bahçe zamanı çocukların koştuğu, zıpladığı, tırmandığı, bir şeyleri itip çektiği, taşıdığı, ve bağırdığı bir zamandır. Bahçe zamanında çocuklar etraflarını inceler, kumu, toprağı, ağaçları, çiçekleri, çimeni gözlemleyip araştırır. Sınıfın içerisine oranla daha serbest bir ortamın bulunması sessiz çocukların bile dışarıda daha serbest davranmalarına sebep olur. Sınıf içerisinde çok hareketli olan çocuklar ise daha büyük bir alanda hareket ettikleri için daha mutlu olurlar. Bahçe zamanı hem çocukların hareket ettiği aynı zamanda da öğrenmeye devam ettikleri bir zamandır.

High/Scope Eğitim Yaklaşımının farklı gelişim alanlarına değinen çok sayıda temel deneyimleri bulunmaktadır. Bu temel deneyimler şu ana başlıklar altında toplanmıştır: Etkin Öğrenme, Yaratıcı Temsil, Dil, Toplumsal ve Sosyal İlişkiler, Hareket, Müzik, Sınıflandırma, Sıralama, Sayı, Alan, Zaman. Temel deneyimler, çocukların nasıl öğrenip gelişim gösterdikleri ile ilgili bilgilere dayanan öğretme faaliyetleri için temel oluşturur. Öğretmenin çocukların gelişim yolunda kaydettikleri ilerlemeyi ölçmesine yardımcı olur.

Temel Deneyimler Nasıl Kullanılır?
• Temel deneyimler sınıfın düzenini ve malzemelerin seçimini belirler. Çocukların temel deneyimleri gerçekleştirmelerine fırsat sağlayabilecek çeşitli malzemeler sınıfta toplanır.
• Temel deneyimler öğretmenlerin çocukların sınıfta yaptıklarından bir anlam çıkarmasına yardımcı olur.
• Günlük planlamayı belirler. Faaliyet ve öğretme stratejileri geliştirmek için kullanılır.
• Temel deneyimler öğretmenlerin olayları çocuğun gözüyle görmesini sağlar.
• Temel deneyimler öğretmen-veli ilişkilerini yönlendirir. Öğretmen velileri çocukları hakkında bilgilendirirken temel deneyimlerden faydalanabilir.

Kaynakça: Hohmann, M. & Weikart, D. P. (1995). Educating young children. Ypsilanti, MI: High/Scope Press.

reggio emilia eğitim modeli

mini kampüs kreş ve anaokulu çocuklar için ne varsa

II. Dünya savaşı sonrasında İtalya’nın kuzeyinde Reggio Emillia adı verilen 150,000 nüfuslu bir kasabada anne babaların çocuklarının eğitim alabileceği bir okul kurma girişimiyle başlayıp, bugün “Reggio Emilia” yaklaşımı adıyla tüm dünyaya yayılan bir okul sistemidir. Loris Malaguzzi bu yaklaşımın yaratıcısı ve öncüsüdür.“Eğitim her çocuğun hakkı” olduğu düşüncesiyle çocukların kaliteli bir eğitim alabilmesi için okul, aile ve toplumun işbirliği içinde çalışması gerektiği esas alınmıştır.

Bu yaklaşıma göre çocuklar hayatın anlamıyla ilgili cevaplar aramaktadırlar. Onlara cevabı vermek için acele etmemek, onun yerine cevabı kendilerinin bulması için teşvik etmek gereklidir. Erken çocukluk eğitiminde yapılması gereken, çocuklara gelişimlerini destekleyici ve ilerlemelerini teşvik edici bir ortam yaratabilmek ve kendi fikirlerinin gelişmesine fırsat tanımaktır.

Çocukların sayısız yaratıcı, entellektüel ve iletişimsel potensiyelleri vardır ve her birine saygı gösterilmelidir. Çocuklar teoriler geliştiren, bilgi üreten, gözlem yapan, aktif deneyimler edinen, sosyal, duygusal ve zihinsel yönden farklı kaynaklara sahip olan kişilerdir.

Reggio Emilia yaklaşımında, çocuklara somut yaşantılar sunulur, bu sayede yeni deneyimler kazanmalarına yardımcı olunur. Çocuklar araştıran, üreten ve hipotezlerini test eden kişilerdir. Kendilerini ifade ederken çok farklı sembolik araçlardan yararlanabilirler. Örneğin, resim, heykel, müzik, gölge oyunları, dramatik oyun gibi.

Reggio yaklaşımında buna “Çocuğun Yüz Dili” adı verilir. Çocukların düşüncelerini ve duygularını herkes tarafından görünür kılmak adına kullandıkları birçok sayıda dile sahip olduklarına inanılır. Bu diller aracılığıyla çocukların sembolik düşünmesi, yaratıcılığı ve iletişim becerileri gelişir.

1. Sınıf Ortamı;
Sınıf ortamı “öğretmenin kendisi” gibi düşünülebilir. Ancak ortamın sadece fiziki özellikleri değil aynı zamanda ortam içinde gerçekleşen etkileşimler de öğrenmenin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu nedenle okullarda yetişkinler ile çocuklar arasındaki iletişimi kolaylaştırmak amacıyla bütün çocukların ve öğretmenlerin birlikte bulunabileceği büyük bir alan bulunur. Sınıflar ise bu açık alanın etrafına düzenlenmiştir. Çocuklar ve yetişkinler gün boyunca bu alanı kullanırlar.

Reggio okullarında hiç kimse kendisini başkalarının gördüğü gibi görme şansına sahip değildir düşüncesinden hareketle duvarlara köşeli olarak yan yana getirilen aynalar yerleştirilmiş ve böylece çocukların kendilerini başkalarının gördüğü gibi görebilmeleri sağlanmıştır.

Sınıf ortamı rahatlatıcı, ilham verici ve estetiktir. Tüm sınıflar “piazza” denilen bir avluya açılır. Her avluda bir drama köşesi (Bu köşede motosiklet kaskları, çok çeşitli kıyafetler, gözlükler çantalar bulunur) ve camekanlı bir atölye odası bulunur. Atölyede çocukların çok farklı türde sanat etkinliği yapabilmeleri için artık malzemeler bulunur.

Sınıflarda şeffaflık ve sadelik ön plandadır. Geniş pencereler bulunur; ortam geniş ve aydınlıktır. Sınıfta fazla mobilya yoktur; onun yerine çocukların çalışmaları, resimleri, gerçekleştirilen projelerin fotoğrafları, ürünleri, çocukların aileleri ile birlikte oldukları fotoğraflar gibi çeşitli görsel materyaller okulun her yerinde sergilenir. Eğitim ortamı çocuklar, öğretmen ve ailelerin arasındaki ilişkiyi güçlendirmeye yarayan bir araç olarak kullanılır.

2. Projeler
Reggio Emilia okullarında proje bazlı öğrenme esastır. Çocuklara  kazandırılmak  istenen bilgi didaktik bir şekilde verilmez; onun yerine çocuğun bilgiyi projeler aracılığıyla edinmesi hedeflenir. Bu sayede çocuklar yaşarken öğrenme imkanı bulurlar. Projelerde konu seçimi çocukların ilgi ve deneyimleri dikkate alınarak yapılır.

Proje içeriği çocuklar tarafından belirlenir. Projeler büyük gruplardan çok küçük gruplarla uygulanır. Projeler matematik, fen, yazı, müzik ve sosyal çalışmaları içerir. Proje çalışmalarının dokümanları, fotoğrafları ve çocukların çalışmaları okulun duvarlarında sergilenir.

Proje yaklaşımı, çocukların belli konuları derinlemesine öğrenmelerine olanak sağlayan, kendi ilgi duydukları ve öğrenmeye meraklı oldukları bir konu üzerinde kendi çevrelerini ve deneyimlerini kullanarak bilgi sahibi oldukları bir çalışma yöntemidir.

Bu yöntemle, çocukların kendi yapabileceklerine güvenleri artar; küçük yaşlardan itibaren bilgiyi aramanın, bulmanın ve sürekli öğrenebilmenin zevkine varıp, bir konu üzerinde derinlemesine bilgi sahibi olmayı deneyimlerler.

Kaynakça: Roopnarine, J. L., & Johnson, J. E. (2005). Approaches to early childhood education. (4th edition) Upper Saddle River, NJ: Pearson Merrill/Prentice Hall.

stem eğitim modeli

mini kampüs kreş ve anaokulu çocuklar için ne varsa

Amerika’da devlet politikası haline getirilerek uygulanan yeni eğitim sisteminin önemli bir parçasıdır.  Science, Technology, Engineering, Mathematics kelimelerinin kısaltılmasıyla oluşmuştur. STEM yaklaşımının bir parçası olan Maker Hareketi de, “kendin yap”  felsefesiyle tüm dünyada büyük bir hızla yayılmaktadır. Bu kültürün bir parçası olarak bireyler, ihtiyaç duydukları teknolojileri kendileri tasarlar, geliştirir ve üretirler. 

STEM eğitiminde yer alan fen, teknoloji, mühendislik, matematik ve teknoloji gibi kavramlar, okul öncesi yaş grubu için farklı anlamlar ifade etmektedir. Legolarla bir köprü inşa etmek için düşünmeleri, bir hayvanın yaşam döngüsünün algoritmalarını öğrenmeleri, şekilleri tanımayı müzik ve dans yoluyla öğrenmesi, bir bitkinin gelişim sürecine tanıklık etmesi bu yaş grubu için fen, mühendislik, matematik alanlarını ifade etmektedir. Erken yaşlarda verilen STEM eğitimi, çocukların kendi benliklerini ve yeteneklerini erken keşfetmelerini ve bu doğrultuda gelişimlerini olumlu etkileyecektir.

STEM eğitiminin amacı, temel bilimlerin sahip olduğu bilgi birikim ile teknoloji ve mühendislik eğitimini birleştirerek, düşündüğünü gündelik yaşama aktarabilen, çağın gereksinim duyduğu ürün ve hizmetleri geliştirebilen özetle, 21. Yüzyıl’ın gereksinimlerine hazırlıklı, üretken bireyler yetiştirmektir.

Stem Eğitiminin Uygulanışı;
STEM eğitimi ile maker, unplugged maker, temel elektronik, algoritma, kodlama, robotik kodlama, unplugged kodlama gibi ders konuları oyun etkinliği kapsamında işlenmektedir. STEM eğitiminde çocuklar sadece robot yapıp onu programlamayı öğrenmezler. Bu derslerle birlikte eğlenceli ve öğretici oyunlar oynar ve yeni teknolojileri tanıma fırsatı bulurlar. Unutmayalım ki oyun, çocuk için çok ciddi bir iştir ve öğrenmenin en kolay ve etkili yolu oyundan geçmektedir.

Stem Eğitiminin Kazanımları;

• STEM aktivitelerinde gerçek dünyaya ilişkin sorunlar ele alınarak çözüm yolları aranır. Böylece çocuklar, yetişkin dönemlerinde karşılaşabilecekleri problemlere karşı hazırlıklı olurlar.
• STEM eğitiminde problemlerin çözümü için Bilim, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik disiplinleri kullanılır. Dolayısıyla çocukların okul dönemine hazırlanmaları için iyi bir temel oluşturulur.
• Tüm STEM aktiviteleri sorgulamaya dayalıdır. Yaratıcı düşünme becerilerinin gelişmesine katkı sağlar.
• Çocuklara takım çalışması, işbirliği ve iletişimin önemini öğretir.
• Eleştirel düşünme alışkanlığı kazandırır.

scamper yöntemi eğitim modeli

mini kampüs kreş ve anaokulu çocuklar için ne varsa

Okul öncesi eğitimin amaçlarından biri çocukların yaratıcı düşünme becerilerini geliştirmektir. Farklı düşünme, hayal kurma, orijinallik ve sezgi yaratıcı düşünmenin en önemli noktalarıdır. SCAMPER yaratıcı düşünmenin geliştirilmesinde kullanılan uygulanması kolay, eğlenceli bir beyin fırtınası yöntemidir. Çocuklara farklı düşünme, hayal kurma ve sezgilerini kullanarak özgün ürünler ortaya koyma şansı verir.

Scamper nedir?
SCAMPER zihinsel kalıplarımızın ötesinde hareket etmemizi sağlar. Çocuklara düşüncelerini değiştirmeleri ya da birleştirmeleri konusunda adım attırarak yaratıcı düşünmelerini sağlar. Michalko´ya göre SCAMPER´ın felsefesi şudur: Her fikir var olan başka bir fikirden doğar

SCAMPER okul öncesinden başlayarak her düzeyde eğlenceli bir şekilde uygulanabilir. İlk olarak Osborn tarafından geliştirilmiş daha sonra Eberle tarafından da hatırlanması kolay bir şekilde yeniden düzenlenmiştir. İngilizce yedi kelimenin baş harfinden oluşan bir akrostişdir yani hatırlanması istenen kelimelerin ilk harflerinin birleşmesinden oluşan yeni bir kelimedir.
S: Substitude: Yer değiştirme
C: Combine:Birleştirme
A: Adapt:Uyarlama
M: Modify, Minify, Magnify: Değiştirme, küçültme, büyültme
P: Put to other uses: Diğer kullanışlarının yerine koyma
E: Eliminate:Yok etme, çıkarma
R: Reverse, Rearrange:Tersine çevirme ya da yeniden düzenleme

SCAMPER tek bir nesneye yöneltilen düşünme yöntemi serisidir. Bunun için tek bir nesne seçilir ve beyin fırtınası yoluyla bu nesne değiştirilip geliştirilir. Bunun dışında öykü, masal ya da şiirlerde kullanılabilir. Bunu yapmak için çocuğa sorular sorulur.

Sorular çocuğun daha önce alışık olmadığı bir şekilde onun düşünmesini sağlar. Bu sorular bir anlamda farklı düşünme becerilerini kazandırmaya yönelik itici bir güçtür. Çocukların düşüncelerini geliştirip onların keşif yapmasını cesaretlendirir. Çocukların yaratıcılıklarını ve kendi görüşlerini geliştirmeleri için gereksinimlerine uygun pratik yapma olanağı yaratır. Ayrıca esnek düşünmeyi ve kalıpları yıkmayı öğretir. SCAMPER bir nesne üzerinde uygulanarak ayrıntılı bir şekilde açıklanmasını aşağıda okuyabilirsiniz.

Yer değiştirme (Substitude)
• Bu aşamada nesneyi başka bir şeyin yerine koyma çalışması yapılır. Örneğin, bir elbise askısının yerine başka ne kullanılabilir? Ağaç dalı, ip, anten, tahta parçası vb.

Bunun dışında bu aşamada çocuğun daha çok düşünüp fikir üretebilmesi için farklı sorular da sorulabilir.


– Onun bir bölümünü başka bir şeyle değiştirebilir misin?
– Farklı bir güç kaynağı kullanabilir misin?
– ……… yerine başka ne kullanabiliriz?
– ……… başka hangi yollardan yapılabilir?
– Çocuklar sizin yerinize yapsa ne yaparlardı?
– Bir uzaylı yapsa nasıl yapardı?
– Başka hangi materyallerden yapılmış olabilir?
– Çok eski yıllarda onun yerine ne kullanılmıştı?

Birleştirme (Combine)

• Bu aşamada farklı düşünceler ve öğeler bir araya getirilir ve birleştirilir. Örneğin; bir elbise askısı ile neyi birleştirirsek daha gelişmiş bir elbise askısı elde ederiz? Elbise askısını kirlilik ölçer bir elektronik aletle birleştirdiğimizi düşünelim. Böyle bir askı bize asılan elbiselerin temiz ya da kirli olup olmadığını bize gösterebilir. Bilgisayar ile birleştirilip dolaptaki giysilerin dokümanını bize verebilir.

Bu aşamada sorulabilecek sorular şunlardır:

– Hangi bölümler birlikte çalışabilir?
– ……………´´nın başlangıç ve sonunu değiştirebilir misiniz?
– …………… konusunda başka kimlerden yardım alabiliriz?
– …………… materyalleri birleştirebilir misiniz?

Uyarlama (Adapt)

• Bu aşamada kişinin, nesnenin bir amaca ya da duruma uyum sağlaması için üzerinde düzeltme yapılır. Var olan nesneler ya da olaylar üzerinde ilişkisiz olan konular ile fikir ve ürünler birleştirilerek yeni düşünceler ortaya çıkartılır.

Örneğin; bir elbise askısını daha başka özel bir duruma nasıl sokabiliriz? Bunun için nasıl bir düzenleme yapmak gerekir? Elbise askısında güzel bir koku veren bir bölüm olabilir ve elbiselerdeki kötü kokuları yok eder. Elbise askısı suyu emen bir materyalden yapılmış olabilir. Bu durum da asılan elbiselerin daha çabuk kurumasını sağlar.

Bu aşamada sorulabilecek sorular şunlardır:

– ……………´´yı tek bir ürün yerine iki ürün haline nasıl getirebilirsiniz?
– Çöpe neler attınız? Onlardan nasıl yararlanabilirsiniz?
– ……………´´nın etkiliğini iki katına çıkarmak için nelere gereksiniminiz vardır?
– Bu konuda kimlerden öneri alabiliriz?
– Çok eski yıllarda ………… ile ilgili neler yapılıyordu?
– …………´´yı gelecekte (siz büyüdüğünüzde) nasıl değiştirebilirsiniz?

Değiştirme, Küçültme, Büyütme (Modify, Minify, Magnify)

• Bu aşamada nesnenin orijinal örneğini alıp formunu değiştirmek için genişletme, şeklini ya da niteliğini büyültme, küçültme, hafifleştirme, yavaşlatma gibi düzenlemeler yapılır.

Örneğin; elbise askısının görüntüsünde, şeklinde ya da renginde nasıl bir değişiklik yapılabilir? Elbise askısı daha ağır, hafif, hızlı güçlü, kısa ya da küçük nasıl yapılabilir? Elbise askıları daha geniş ve güçlü yapılırsa ağır battaniyeleri ya da yatak örtülerini taşıyabilir. Farklı renklerde elbise askısı üretilirse giysiler mevsime göre ya da türlerine göre düzenlenebilir. Esnek bir materyalden yapılırsa elbisenin şeklini alabilir.

Bu aşamada sorulabilecek sorular şunlardır:

– …………´´nın kullanımını nasıl eğlenceli bir hale getirebiliriz?
– …………´´nın eğer içi görülebilseydi ne olurdu?
– ………… daha ağır olsa nasıl olurdu?
– ………… daha hafif olsa nasıl olurdu?
– …………… hiçbir yere hareket etmeseydi ne olurdu?
– ……………´´nın rengini değiştirirseniz nasıl olurdu?
– Çok küçük olsa ……………´´ya farklı olarak ne yapardınız?
– …………… eğer konuşabilseydi ne söylerdi?
– Uzayda olsaydınız nasıl yapardınız?

Başka Amaçlarla Kullanma (Put to other uses)
• Bu aşamada çocuktan elindeki nesneyi her zaman kullandığı amacından farklı amaçlar için kullanması istenir. Örneğin; elbise askısını başka ne amaçla kullanabiliriz? Elbise askısı tekrar şekillendirilip çelenk için bir çerçeve olabilir. Anten yapılıp radyoya bağlanabilir. Şekli değiştirilerek bir sekreterin yazacağı metni daha iyi okuyabilmesi için kâğıtlarını tutma görevi yapabilir.

Bu aşamada sorulabilecek sorular şunlardır:

– Elinizdeki …………´´nın yarı bölümünü başka bir şey için kullanabilir misiniz?
– ……………´´yı başka kimler kullanır?
– ……………´´nın reklamını nasıl yapabiliriz?
– …………… ile evde ya da okulda başka neler yapabiliriz? Onu başka hangi amaçlar için nasıl kullanabiliriz?
– ……………´´yı yenebilir hale getirmek için ne yapabiliriz?
– ……………´´başka bir yerde kullanabilmek için nasıl değişiklikler yapabiliriz?

• Bu aşamada çocuktan nesnenin bir özelliğinin tümünü ya da bir bölümünü atması ya da kaldırması istenir. Örneğin; elbise askısından neleri çıkarabiliriz? Elbisenin asıldığı bölüm, naylon giysilerin kaymaması için kauçuk bir bölümle değiştirilebilir.

Bu aşamada sorulabilecek sorular şunlardır:

– ……………´´da hangi parçaları kesip atabilirsiniz?
– ……………´´nın esas kısmı dışında her şeyi çıkarsanız ne olurdu?
– Yarın okuldan ayrılmak zorunda kalsanız ne yapardınız?
– ……………´´dan rastgele bir bölümünü çıkarırsanız ne olurdu?
– ……………´´ya olan ihtiyacımız azalsaydı ne olurdu?
- ……………´´dan kesip atamayacağınız en önemli parça hangisidir? Neden? Yok Etme, Çıkarma (Eliminate)
Tersine Çevirme ya da Yeniden Düzenleme (Reverse, Rearrange)

• Olay ya da olguların var olan durumu yeniden düzenlenerek sonuçları tartışılır. Çocuktan nesnenin sahip olduğu şekilden farklı bir plan ya da şema düşünmesi istenir. Örneğin; elbise askıları başka nasıl tasarlanabilir? Altına diğer askıların asılabileceği bir kanca eklenerek giysi merdiveni oluşturulabilir. Askının alt tarafı şapka ve havluların asılabileceği şekilde düzenlenebilir. Dar dolaplarda kullanmak için askı yarıdan kıvrılabilecek şekilde tasarlanabilir.

Bu aşamada sorulabilecek sorular şunlardır:

– …………nın hangi parçalarını değiş tokuş yapabilirsiniz?
– İlk parçayı sona koysanız ne olur?
– Son parçayı başa koysanız ne olur?
– Üst üste ya da alt alta yapmaya çalışsanız ne olurdu?
– …………… olsaydı onu nasıl yapardı?
– …………… da insanlar ya da hayvanlar rollerinin tersini yapsaydı neler olurdu?

Uygulama Örnekleri;
Değişik dönemlerde beş-altı yaş grubu çocuklarıyla gerçekleştirilmiş bazı SCAMPER´´ın çocuklar tarafından yapılmış sorularıyla birlikte uygulama örnekleri aşağıda verilmiştir.

-Ayakkabı Olmasaydı Sokakta Gezmek İçin ayağımıza başka ne giyerdik?
Bez bağlardım ayağıma, ayağıma torba giyerdim, kartondan ayakkabı giyerdim, çorap giyerdim, ayağımıza kutu geçirirdik, yay takardım böylelikle zıplaya zıplaya giderdim, paten giyerdim, içi oyulmuş taş giyerdim, kâğıdı ayağıma yapıştırırdım, ayağımıza paspas bağlardım, patik giyerdim.

Ayakkabımızı giymek dışında başka nerede ne amaçla kullanabiliriz?
Çöp kutusu olabilir, kedi yuvası olabilir, saksı olarak içine toprak koyalım, su koyalım bahçede içinden kediler ve kuşlar su içsin.

Ayakkabımızın eskimemesi için ona öyle bir şey ekleyelim ki ayakkabımız hiç eskimesin.
Parlatıcı takalım, silgeç takalım kirlendiğinde hemen temizlesin, boya kutusu koyalım sürtündüğünde hemen boyasın, ayakkabının boyası eskidiğinde boyayacak boya kutusu koyalım, yedek topuk koyalım, altına çivi ekleyelim, lastik taban ekleyelim, ayakkabının altına bantla kaplayalım.

-Komik görünümlü eğlenceli bir ayakkabı yapsaydınız nasıl bir ayakkabı yapardınız?
Kulakları ve ponponları olan sevimli bir tavşan yapardım, yıldız, kalp ve daire şeklinde desenler eklerdim, bacaklarını da yeşile boyardım. Topuklu ve kırmızı renkte olsun isterdim.
Fare ve tavşan şeklinde ayakkabı yapardım, gözlerini ve bıyıklarını çizerdim, uzun bacakları olsun isterdim. Altına halı yapardım, ağzını ve kulaklarını komik şeklinde çizerdim. Köpek şeklinde yaparım kulakları ve burnu olan bir köpek. Gözleri ağzı ve ayakları olan sevimli bir köpek.

-Dişlerimizi fırçalamak için diş fırçası yerine başka ne kullanabiliriz?
El, yaprak, yaprağın sapı, küçük bir dal parçası, yumuşak bir tarak, ip, suluboya fırçası, dilimizi, saç fırçası.

-Daha gelişmiş bir diş fırçası için diş fırçamıza neler ekleyebiliriz?
Çelikten diş fırçası yaptırırdım elime motor takıp hemen fırçalardı, motor takardım dişlerimi daha hızlı fırçalaması için, üzerine bir düğme eklerdim ona top atınca harekete geçip dişlerimi fırçalardı, üzerine düğme takardım ip bağlardım oraya ipi çekince dişimi fırçalardım, pervane ve düğme takardım pervaneyle uçardı düğmeye basınca fırçalardı, düğme ekler bastığımda yeni kılları olurdu.

-Buzdolabı ile neyi birleştirirsek daha gelişmiş olur?
Boya kutusu koymalıyız boyalar erimesin diye, hediye kutusu ile birleştirmeli, içinde güzel bir meyve çıksın, yapışkanla birleştirmeliyiz, tabakları tutsun diye, bidonla birleştirmeliyiz, süt konur, radyo ile birleştirmeliyiz, buzdolabının kapağını açtığında radyo susuyor kapattığımızda çalışıyor.

-Kapağını açmadan buzdolabının içini görebilseydik ne olurdu?
İnsanlar sevinirdi, buzdolabının kapağını açmadan istedikleri yiyecekleri alabilirlerdi, insanlar şaşırırdı, Ruhsar gibi hayalet olurdu, canım meyve çekerdi, ellerim hiç durmadan kıpırdardı, hırsız görüp çalardı.

-Siz bir buzdolabı olsaydınız nasıl bir buzdolabı olmak isterdiniz?
Topa benzeyen yüzü olan sahibine el sallayan bir buzdolabı olmak isterdim. Çizgili, yüzü olan kolye takmış ayakkabıları ve saçı olan bir buzdolabı olmak isterdim. Saçları, kulakları ağzı olan kıyafetli insan gibi buzdolabı olurdum. Balonlu buzdolabı olurdum. Balon beni taşırdı.

-Karıncalar bir ev yapsaydı nasıl bir ev yapardı?
İki tane üçgen şeklinde ev yaparlardı, evlerin boyu orta olurdu, kapıları olan bir ev yaparlardı ve taştan olurdu, yanardağa benzeyen bir ev yaparlardı, gül ve çiçeklerden yaparlardı, ot, çimen ve tahtadan yaparlardı, yemeklerden ve süslerden yaparlardı penceresi olurdu.

-Evin bölümlerinden birini çıkarmanız gerekse hangisini çıkartırsınız? Neden?
Salon çünkü kullanılmadığı için, oturma odası çünkü rahat edemiyorum, kendi odamı çünkü odamda çok oyuncak var, salonu çünkü çok süslü, kendi odamı çünkü oyuncaklarım yok, banyoyu çünkü pis kokuyor.

-Evi anlatan başka hangi kelimeler kullanabiliriz?
Okul, çadır, gülev, otel, kulübe, yaprak, oda, yazlık,

-Uzaylı biri şemsiye yapsa nasıl bir şemsiye yapardı?
Oyun oynayan bir şemsiye, zıplayan bir şemsiye, süslü komik bir şemsiye, güldürecek bir şemsiye, yağmurdan korurken gülen bir şemsiye, uçan ve süslü bir şemsiye yaparlardı.

-Şemsiye yerine başka ne kullanılabilir?
Naylon takarız, boru kullanır içinden giderdim, astronot kıyafeti giyeriz, yırtılmayan ortası kapalı tekerlek, oyuncak saç ve şapka kullanabiliriz, ıslanmadan ağaçların altına girebiliriz.

-Musluğa taktığımız kısa bir hortumla başka neler yapabiliriz?
Boru yerine kullanabiliriz, yılan yapılabilir, mağara yapabiliriz, oyuncak yapabilirim.

-Okuduğumuz kitap konuşsaydı öğretmeninize ne söylerdi?
Öğretmenim bak ben konuşuyorum, siz kimsiniz derdi, beni canlandıran şey nedir diye sorardı, balondan ördeği kurtar derdi, civcivi boya derdi, piyano çal derdi, arabaya binip, bir yere gidip yemek yiyelim derdi, evcilik oynayalım mı derdi.

-Okuduğumuz kitabın rastgele bir bölümünü çıkarırsak ne olur?
Sonunu anlamayız, okuyamayız öykü biter, diğer heyecanlı yerlerini okuyamam, çıkan yerdeki konuyu anlamam, sayfası biter okuyamayız, kitabın sayfası yırtılır, eksilir, kitabı yarım bırakırız anlayamayız.

SCAMPER Uygulamalarına İlişkin Öneriler;

* SCAMPER çalışmaları benzer sorular kullanarak öykü, masal ya da şiirler üzerinde de çok rahatlıkla kullanılabilir.
* SCAMPER yöntemi işbirlikli öğrenme gibi diğer etkin öğrenme yöntemleri ile ya da istenirse bireysel çalışma ile birlikte sınıfta çok rahat uygulanabilir.
* SCAMPER çalışmalarında ürün geliştirme çalışması bittikten sonra istenirse öğrencilerin hayal ettikleri ürünleri ya da ürün üzerindeki değişiklikleri resimlendirmeleri istenebilir.
* Bu yöntemi uygularken özellikle SCAMPER´´ın amacının yeni ürünler keşfetmek değil öğrencilerin yaratıcılıklarını geliştirmek olduğu unutulmamalıdır. Uygulama aşamasında öğrencinin çalışma sürecine katılımı daha çok önemsenmeli, üründen çok çalışma sürecine vurgu yapılmalıdır.
* SCAMPER uygulamaları sırasında çocukların buldukları çözümler ya da öneriler öğretmen tarafından not edilmeli ve uygun yerlerde sergilenmelidir.
* Farklı zamanlarda değişik nesneler ya da öyküler üzerinde çocuklara SCAMPER uygulanmalı ve çocukların yaratıcılıklarındaki gelişmeler gözlemlenip notlar alınmalıdır.
* Uygulamalar sırasında çalışılacak nesnenin kullanımı ve tanıtımı ile ilgili ön çalışmalar yapıp çocuğun nesneyi iyice tanımasına olanak sağlanmalıdır.
* Çocukların SCAMPER sorularının hangilerinde zorlandığı belirlenip diğer çalışmalarda gerekirse bu sorular kullanılmamalıdır ya da basitleştirip değiştirilmelidir.
* Uygulamalar sırasında sorular çocukların anlayabileceği şekilde basitleştirilmiş olarak sorulmalıdır.
* Uygulamalar sırasında çocukların bulduğu işe yaramayan, basit ve ilgisiz gibi görünen önerileri bile değerlendirip çocuklara olumlu dönütler verilmelidir.
* Uygulamalar sırasında beyin fırtınası ilkeleri yerine getirilmelidir. (Çocukların söyledikleri her fikri değerlendirme, uygulamalar sırasında istekli, heyecanlı ve şevkli olma, çocukların farklı düşünmeleri için cesaretlendirici olma gibi)
* Daha sonraki aşamalarda çocuklardan da verilen nesne ya da öykülerle ilgili kendilerinden de yeni sorular bulmaları istenmelidir. Başlangıçta öğrenciye bilinçli olarak yaptırdığımız bu çalışmalar daha sonra çocuğun bir parçası olacaktır. Çocuk bir süre sonra sürekli olarak çok boyutlu düşünmeye ve konu ne olursa olsun yaratıcı çözümler üretmeye başlayacaktır. Çünkü farklı düşünme, var olan düşünce modellerini kırarak yenilerinin oluşmasını sağlar. Alışılmadık farklı sorular her zaman çocuklar için ilgi çekicidir. Çocuğa yaratıcılıkla ilgili ne kadar çok çalışma yaptırılırsa çocuğun yaratıcılığı ve farklı düşünme becerisi de o oranda gelişecektir. Unutmamak gerekir ki, izin verilirse ve uygun ortam yaratılırsa her çocuğun yaratıcılığı ve farklı düşünme becerisi gelişir.